Eskişehir Bisiklet Derneği (VelESBİD) tarafından düzenlenen bisiklet festivalinden notlarımı aktaracağım. Öncelikle bisikletin yaşamımızdaki yerine biraz değinmek gerekir. Çocukluğumuza şöyle bir dönüp baktığımız zaman çoğumuzun imkanları dahilinde bir bisikleti olmuştur. İlkokul döneminden önce bisiklet sahibi olanları ben "şanslı" olarak görüyorum. Yoksa ilk karne gününüze dek beklemeniz gerekebiliyor., ya da daha fazla süren bir bekleyiş... Erken yaşlarda bisiklet ile tanışmak her ne kadar önemli gibi görünse de aslında bir eğlence aracı dışında kullanabilmek, devamlılık sağlayabilmek daha önemli bir konudur. Biliniyor ki bisikletin sağlık, spor, ulaşım, ekonomi ve sosyal faaliyet konularında birçok katkısı vardır. Bu vesileler ile birlikte şehirlerde bisiklet toplulukları kurulmuş ve yavaş yavaş resmileşme yolunda da hız kazanmıştır. 28-29-30 Haziran tarihlerinde Eskişehir Bisiklet Derneğinin düzenlediği festivalde bu amaçları barındırmaktadır.
Festivalin bir diğer amacı da görme engelli bisikletçiler ile beraber pedallamaktı. Bu konuda Eşpedal Derneği ile uyumlu bir süreç yürütüldü. Kısaca bilgilendirmek gerekirse; görme engelli bisikletçiler ile gören bisikletçilerin kullandığı iki kişilik bisiklet olan tandem (eşpedal) ile festivale katılım sağlanıyor. İki kişilik bisikletin kullanımı tamamen bir ekip işi olduğunun altını çizmeli ve aralarındaki tek farkın öndeki selede oturanın gidonu kullanma, bisiklete yön verme durumudur. Bunun dışında aynı efor ve aynı sürüş keyfini her iki pilot da yaşayabiliyor.
Eşpedal Derneğinin temel misyonu engelli ve engelsiz bireyler arasında yol arkadaşlığı kurmak olup,adil, bağımsız ve erişilebilir bir yaşamında savunuculuğunu sürdürmektir. Dernek hakkında detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Eskişehir Bisiklet Derneği kendini şöyle tanımlıyor:
"3.12.2013 tarihinde Eskişehirli bisiklet dostları tarafından kurulmuştur. Kurulduğu günden bu yana derneğimiz; ulaşım, spor ve serbest zaman değerlendirme biçimlerini kapsayan bisiklet hareketinin geliştirilmesi amacıyla faaliyetlerini sürdürmekte ve bisikletseverlerin bir araya gelebileceği bir platform vazifesi görmektedir." Dernek hakkında detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Festivalin düzenlendiği alan hakkında detaylı bilgi vermek gerekiyor. Çünkü bu konuda önemli bir adım atmış olan derneğin gayreti takdiri hak ediyor. Şehir merkezine 11 km uzaklıkta Tepebaşı Belediyesi sınırları içerisinde sessiz ve sakin bir konuma sahip olan dernek evi, yani bisiklet evi, dernek üyeleri tarafından tadilat ediliyor. İki katlı betonarme yapının terası da var, mutfağı da var. Sıcak su imkanı ile duş alabiliyorsunuz. Evin ön ve arka bahçesinde çadır kurma alanları da mevcut. Aynı bahçede organik tarımla da ilgileniyorlar. Bu evin temel amacı ulusal ve uluslararası bisikletçilere bir istasyon olmak, bisikletçi konuklarını misafir etmek.
Festival alanına 27 Haziranda gittim ve çadırımı kurdum. O gün gelenler ve daha önce orada kalanlar ile tanışma faslı yaşandı. Orada olanlar arasında dikkat çeken biri vardı ki o da Budapeşte'den bisikletiyle çıkıp önce İstanbul'a uğrayan ardından Eskişehir'deki festivale katılıp buradan da Nevşehir'e yol alacak olan Macar misafirimizdi.
Festivale katılım ücreti olarak 175 TL ödendi. Bunların içerisinde sabah, öğle ve akşam yemeği; müze girişleri ve ara öğünler dahildi. Yine festival hatırası olarak bandana, Vel ESBİD logolu kupa bardak ve anahtarlık hediyeleri vardı. Gayet makul bir ücret olduğu söylenebilir.
28 Haziranda Haller Parkı'nda festival kayıt işlemleri yapıldı, bisiklet plakaları verildi ve kahvaltı yapıldı. İlk günün rotası şehir merkeziydi. Balmumu Müzesi, Devrim Arabası Müzesi, Kurtuluş Müzesi, Cam Müzesi, Odunpazarı Evleri ve Sazova Parkı gezildi. İlk günün rotası yaklaşık 35 km olarak hesaplandı. Tabi müze gezileri, akvaryum ve hayvanat bahçesi gezileriyle 10 km üzerinde de bir yürüyüş gerçekleşmiş oldu. Akşam kamp alanında eğlence düzenlendi, canlı müzik ve hediye çekilişleri de vardı.
İçanadolu bölgesinin haziran ayındaki gece soğuğunu hafife alanlar gece çadırlarına üşüyerek uyudular. Tabi onlardan biri de ben oluyorum. Hemen üşüyen biri olduğum için sadece benimle ilgili bir sorun olduğunu düşünüyordum. Sabah doğan güneşin sıcaklığı çadırın içine yavaşça dolarken kemiklerimin ısındığını hissedebiliyordum. Kahvaltıda herkesin konusu ortaktı, herkes üşümüş. Festivalin genelinde tek problem aslında buydu. Tabi buda kişisel bir problem.
İkinci gün Bozdağı eteklerinde yol aldık. Bazı bölümlerde sert yokuşlar vardı. Tabi her çıkışın bir inişi olacağını bildiğimiz için dönüş yolunda yaşayacağımız rahatlığı kestirebiliyordum. Eskişehir bölgesinde de Peri Bacaları vardı onları görmüş olduk. Köy meydanlarında ki molalar benim çok hoşuma gitmişti. Bir köy kahvehanesinden su almak istedim, "burada su satılmıyor, dışarıda çeşme var oradan su içebilirsin" cevabıyla biraz şaşırdım ama bu benim eksikliğimden kaynaklıydı. Dağlardan gelen suyun tadı, hazır sulardan kat kat iyiydi. Uzun ve kısa olarak ikiye ayrılan rota seçiminde çoğunluk uzun rotayı tercih etti. Buda yaklaşık 85 km'lik bir uzunluğa takabül ediyor.
Son gün yine benzer bir rotada ilerledik. Bu sefer yollar asfalttan çok patika yollarla doluydu. Dağa tırmanmak ve bulutlara yaklaştığını hissetmek çok keyifliydi. Burçak tarlalarının arasından asfalt yoldan akıp gitmekte ayrıca keyifli. 60 km'lik son günün sonu Kent Parkta bitiyordu. Dileyen ayrılabilir dileyen ise kampa devam edebilirdi. Ben bir gece daha kalmayı tercih ettim. Pazartesi günü de şehir merkezine inip Porsuk Çayında kahvaltı yapıp biraz daha gezindikten sonra şehirden ayrıldım.
Eskişehir'e daha önce dört beş defa gelmiş olsam da, bu gelişimin özel bir anlamı vardı benim için. Katıldığım ilk bisiklet festivali olmasıyla, Eskişehir'de ilk kez kamp yapmamla ve tanıştığım değerli insanlarla ayrı bir yere sahip oldu. Çok fazla konuşma fırsatım olmasa da tandemle katılan bir aile vardı. Çiftin çocuklarıyla beraber festivale katılması beni çok mutlu etti. İki kişilik bisikletlerinin arkasına çocuk koltuğu yerleştirip, anne, baba ve oğulları ile festivalin bence en renkli katılımcıları oldular.
Eskişehir Bisiklet Derneği üyelerine, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi ve Tepebaşı belediyesinin desteklerinden ve emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Festivallerde görüşmek dileğiyle...
Festivalin bir diğer amacı da görme engelli bisikletçiler ile beraber pedallamaktı. Bu konuda Eşpedal Derneği ile uyumlu bir süreç yürütüldü. Kısaca bilgilendirmek gerekirse; görme engelli bisikletçiler ile gören bisikletçilerin kullandığı iki kişilik bisiklet olan tandem (eşpedal) ile festivale katılım sağlanıyor. İki kişilik bisikletin kullanımı tamamen bir ekip işi olduğunun altını çizmeli ve aralarındaki tek farkın öndeki selede oturanın gidonu kullanma, bisiklete yön verme durumudur. Bunun dışında aynı efor ve aynı sürüş keyfini her iki pilot da yaşayabiliyor.
Eşpedal Derneğinin temel misyonu engelli ve engelsiz bireyler arasında yol arkadaşlığı kurmak olup,adil, bağımsız ve erişilebilir bir yaşamında savunuculuğunu sürdürmektir. Dernek hakkında detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Eskişehir Bisiklet Derneği kendini şöyle tanımlıyor:
"3.12.2013 tarihinde Eskişehirli bisiklet dostları tarafından kurulmuştur. Kurulduğu günden bu yana derneğimiz; ulaşım, spor ve serbest zaman değerlendirme biçimlerini kapsayan bisiklet hareketinin geliştirilmesi amacıyla faaliyetlerini sürdürmekte ve bisikletseverlerin bir araya gelebileceği bir platform vazifesi görmektedir." Dernek hakkında detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Festivalin düzenlendiği alan hakkında detaylı bilgi vermek gerekiyor. Çünkü bu konuda önemli bir adım atmış olan derneğin gayreti takdiri hak ediyor. Şehir merkezine 11 km uzaklıkta Tepebaşı Belediyesi sınırları içerisinde sessiz ve sakin bir konuma sahip olan dernek evi, yani bisiklet evi, dernek üyeleri tarafından tadilat ediliyor. İki katlı betonarme yapının terası da var, mutfağı da var. Sıcak su imkanı ile duş alabiliyorsunuz. Evin ön ve arka bahçesinde çadır kurma alanları da mevcut. Aynı bahçede organik tarımla da ilgileniyorlar. Bu evin temel amacı ulusal ve uluslararası bisikletçilere bir istasyon olmak, bisikletçi konuklarını misafir etmek.
Festival alanına 27 Haziranda gittim ve çadırımı kurdum. O gün gelenler ve daha önce orada kalanlar ile tanışma faslı yaşandı. Orada olanlar arasında dikkat çeken biri vardı ki o da Budapeşte'den bisikletiyle çıkıp önce İstanbul'a uğrayan ardından Eskişehir'deki festivale katılıp buradan da Nevşehir'e yol alacak olan Macar misafirimizdi.
Festivale katılım ücreti olarak 175 TL ödendi. Bunların içerisinde sabah, öğle ve akşam yemeği; müze girişleri ve ara öğünler dahildi. Yine festival hatırası olarak bandana, Vel ESBİD logolu kupa bardak ve anahtarlık hediyeleri vardı. Gayet makul bir ücret olduğu söylenebilir.

İçanadolu bölgesinin haziran ayındaki gece soğuğunu hafife alanlar gece çadırlarına üşüyerek uyudular. Tabi onlardan biri de ben oluyorum. Hemen üşüyen biri olduğum için sadece benimle ilgili bir sorun olduğunu düşünüyordum. Sabah doğan güneşin sıcaklığı çadırın içine yavaşça dolarken kemiklerimin ısındığını hissedebiliyordum. Kahvaltıda herkesin konusu ortaktı, herkes üşümüş. Festivalin genelinde tek problem aslında buydu. Tabi buda kişisel bir problem.

Son gün yine benzer bir rotada ilerledik. Bu sefer yollar asfalttan çok patika yollarla doluydu. Dağa tırmanmak ve bulutlara yaklaştığını hissetmek çok keyifliydi. Burçak tarlalarının arasından asfalt yoldan akıp gitmekte ayrıca keyifli. 60 km'lik son günün sonu Kent Parkta bitiyordu. Dileyen ayrılabilir dileyen ise kampa devam edebilirdi. Ben bir gece daha kalmayı tercih ettim. Pazartesi günü de şehir merkezine inip Porsuk Çayında kahvaltı yapıp biraz daha gezindikten sonra şehirden ayrıldım.

Eskişehir Bisiklet Derneği üyelerine, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi ve Tepebaşı belediyesinin desteklerinden ve emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Festivallerde görüşmek dileğiyle...