Kişinin Sosyal İfşa Aygıtları

Başta en popüler olan sosyal ağlardan söz etmek gerekiyor. Onun dışında haber siteleri, forum siteleri, alış-veriş siteleri, sözlükler, video ve ses materyalleri yüklediğimiz siteler ve bloglar diye gider bu liste. İnternet müthiş bir veri depolama ve paylaşıma sunma mekanizmasıdır. Yıllar önce girdiğin bir ileti, yüklediğin bir görsel,/işitsel doysa karşına çıkabilir. Nasıl çıkacağı meçhul şimdilik fakat bunların depolandığı ise bir gerçek. Gerçek değilse de müthiş bir öngörüdür.

Popülaritesi yüksek sosyal ağlar dediğimizde ilk iki sırayı Facebook ve Twitter alıyor. Bilgi ve kişisel beğenilerin, görüşlerin her yerden paylaşılabildiği bu tür mecralarda, kişi kendini neden kısıtlamalı? Yada kişi kendini kısıtlama ihtiyacı duyuyor mu? Pekala duymuyor.. Aksine attığı adımdan, girdiği kafeden, bindiği otobüsten, içtiğinden yediğinden, sıçtığı klozetten bile haberdar ediyor kendini takipçilerine. Bunun amacı ne olabilir? Eğer yakın zamanda bir makale yazmam gerekiyorsa konusu "sosyal ağlar" olacaktır. İlk ciddi makale deneyimi olarak baya bol malzemeli.

Yer bildirme, fotoğraf/video gönderme, siyasi görüş belirtme, üçüncü şahıslara küfretme gibi paylaşımlarımızın temelinde "kendini ön plana çıkarma" isteğinin olduğunu düşünmekteyim. Netice itibariyle hala uğraş veren saygıdeğer Facebook sayfa yöneticilerinin bu amansız hayatta kalma ve daha fazla beğeni toplama çabalarını anlamak ne mümkün? Öyle ki, üniversite sayfalarında muhtemel konuların eğitimden ibaret olması gerekirken (sayfa kategorisi eğitim olan sayfalardan) ne beklemeliyiz? Derbinin saniye saniye gereksiz pozisyon tartışmalarını mı? "Bugün/şuan/yarın ne yapıyorsunuz?" benzeri soruların sorulması neyi amaçlıyor? İnsanların sohbet edebilecekleri onca alan varken, suni bir ortamda kurulamayan güvenin üzerine ilişkiler yaşamak neyin gereği? Asosyallerin sosyalleşme aracı olarak İnternet'i göstermek mümkün fakat bu acınası bir haldir.

Twitter'da ise beyhude bir çaba olan trend olma yarışı var. Genelde fanatik kafalı taraftarların uğraş verdiği eylem türü. Sırf bu yüzden Dominik Cumhuriyetinin gündemini takip ettiğim oldu. Artık o kadar rahat hareket ediyoruz ki (oturduğumuz yerden) gündeme göre şekil alan tweetler anlık değişebiliyor. Ne konuştuğunu bilmiyor ki esasında. Gün içinde aynı zaman diliminde fanatik bir taraftar olup aynı anda bunu vurguluyorum, "aynı anda" sağa sola siyasi içerikli mesajlar yollayıp, maneviyatı yüksek konularda da ahkam kesebiliyor. İşte insanların sosyal medya aracılığı ile nasıl nevrotik bir sürecin pençesine düştüğü görünmektedir. 

Küresel medyanın sosyalleştirme prensibine bir aşkla bağlanan bilgi/teknoloji çağındaki arkadaşlarımız oturup bir şey üretmesin, nasıl olsa başkası uğraşıyor desin ve üretilenleri tüketmeye, daha çok kullanmaya özen göstersin. Rasyonelizmin doğuştan gelmediğini bilelim. Okumak yetmiyor, okuduğunu anlaman ve anladığını da yorumlaman gerekiyor. 

Yakın zamanda intihar eden bir kızın haberini okuduğumda, sosyal ağlardan birinde yaptığı hatadan dolayı hayatına son verdiğini gördük. İşte kendi videosuyla onun hikayesi: Amanda Todd - My Story

Elbette daha garip haber başlıkları görmedik değil, ama buda olacak gibi değildi. Hürriyet gazetesinin "2012'de Tacize Uğrayan Ünlüler" haberi? Hemen eleştirel açıyla yorumlamak gerekirse:
1.Böyle bir haberin yapılması gerekiyorsa neden sadece "ünlüler"?
2.Bu haberin, haber olduğunu söylemek kime göre mümkün?
3.Haber yazmak için, haber yazmak ilkesi geçerli midir?
4.Ortak kültürümüz olan medyanın, toplumu kolayca manipüle ettiği bir vaziyete sahipken, biraz daha mantığa ve akla dayalı haber verilemez mi?
5.Merak edip habere bakan, okuyan kitle tatmin oldu mu?

Ayna müthiş bir buluştur. Başkalarına yaptıklarını aynada izleyebiliyorsun.