Saat Dili

Cansız da değiller hani, sadece bizim gibi değil dilleri. Biraz daha farklı ifadeler kullanarak anlatıyorlar belki de dertlerini. Yalnızken odada, hem de benim olmayan bir odada, duvardaki saatle konuştuk biraz. Sanırım konuştuk onunla… Konuşmuş olmalıyız ki bana çok şey anlattı. Üzgündü bakışları bence, bence taşınabilecek en büyük yükü o taşıdığı içindir? Hiç susmadan gün boyunca tik taklarıyla bir şey anlatmak isteyen saatin dili!

Her şey belli bir kalıbın içine sığdırılmış. Belli zaman aralıklarıyla tekrarlanıyor. Tüm insanlığın bildiği birkaç temel bilgi var, birde kişiden kişiye gelişi güzel anlatılır. Kurulu bir düzen, başlangıcını asla bulamadığımız ama sonunun da olmayacağını bildiğimiz bir düzen! Saatlerce doğaçlama şiir okuyabilen iki insanın mısralar geçtikçe artan saçmalama ihtimali kadar basit bir düzen… Kendini tekrarlayan, herkesin aynı konular üzerine kalem aldığı bir düzen. Suni bir düzen? Aslında hiç kimse bir şey bilmiyor sadece daha kolay anlaşabilmek için “iki kere iki dört eder” mantığı işliyor.

TİK TAK… TİK TAK! Zaman uçup gidiyor… Biz hala uyurken.