Blog Yazarlığının Sosyal Medya Karşısındaki Konumu

Gelişen ve değişen teknolojinin ürünlerine duyduğumuz ihtiyaç ve gayri ihtiyaç halleri her geçen gün artmaktadır. Bununla birlikte onları kullanma süremizde artış göstermektedir. İnternet kullanımıyla ilgili birçok makaleye ulaşmak mümkündür. En tirajlı gazete, dergilerden tutunda, internetin zararlarını yine internet platformu üzerinden anlatan tüzel ve gerçek kişilere kadar.

Şimdiki konumuzu İnternetin zararları veya yararları değil elbette. İnterneti kullandığımız süre içerisinde ne yapıyoruz ve blogculuk ile sosyal medya ikilisinden hangisine daha çok zaman ayırıyoruz.

Sosyal medyanın temel özellikleri arasında "yorum, paylaş, beğen" üçlüsü yer alır. En popüler olan platformları ise; Facebook, Twitter, Vine, İnstagram ve diğerleri olarak gösterilebilir. Hepsinde hız en önemli faktör. 7/24 paylaşıma kısıtlı şekillerde açıktır. Kısıtlı dememden kasıt şudur; Twitter'ın 140 karakter sınırı, İnstagram'ın fotoğraf boyutlandırma kıssası, Vine'ın 7 saniye kısıtlaması gibi.

Faydalı veya faydasının olmadığını düşündüğünüz herhangi bir şeyi paylaşmaktan, yorumlamaktan, beğenmekten haz duyuyoruz. Bunları bir yana bir gönderisi ne kadar çok tepkiye girerse o kadar mutlu olan, haz duyan kullanıcılar var.

Oysa kime ne? İsteyen istediğini paylaşabilir, nitekim sosyal medya bize kendi ürettiği özgürlüğü sunuyor(!) Tabi her platformun kendine has özellikleri olacaktır. Kimse nedenleri sorgulamak zorunda değil. Neden 140 karakter sınırınız var diye Twitter'a yakınanlar için 150 karakter olsa yine aynı yakınmayı sürdürür.

Ve tüm bu paylaşımların kalıcılığı ise tepki aldığı gün içerisinde bitebiliyor. Bir fotoğraf, video, yazı, yer bildirimi vb. ne paylaşırsan paylaş, (olağanüstü haller hariç) tepkimeye girdiği kadardır.

Blog Kullanıcısı Olmak;


20 yılı aşkın süredir kullanıcılarına hizmet vermektedir. Kendine göre geniş kullanım alanı mevcuttur. Hazırladığınız sayfa için çeşitli düzenlemelere imkan verir. Elbette yine kısıtlamalarla karşılaşmak mümkündür. Fakat kalıcılığı belkide tüm dezavantajlarını kapatabilir.

Hiyerarşi içerisinde ki yazılarınıza ulaşmak, kategoriye göre sıralamak ve kullanılan HTML'ler ile çeşitlilik katmak blogculuğun en keyifli yanlarındandır. Ciddi anlamda kendi blog adreslerini besleyen, güncel tutan, düzgün ve kullanışlı hale getiren bloggerlar var. Zaten onların belli bir takipçi kitlesi de mevcut. Ama bunların yanı sıra sadece para kazanmak için açılmış reklam banner'lerinden geçilmeyen bloglarda var. Sadece bloglar mı? En tirajlı gazetenin, en çok izlenen video sitelerinin de büyük sorunu haline geldi bu durum.

Prensip gereği kendi blog adresime reklam almayı düşünmüyorum.

Yazıyı neticelendirmek için özetle Blogculuğun, Sosyal Medya karşısındaki duruşunu şöyle ifade edebiliriz. Bir tarafta tüm sadeliği ve ağırlıyla Blog dünyası, diğer tarafta tüm hızı ve gelip geçiciliği ile Sosyal dünya.

Bu yazı ikisi arasında bir tercih yapılmasını öğütlemiyor. Netice itibariyle ikisi de birbirinin şuanda en yakın arkadaşı sayılır. Aralarındaki farkları dile getirdim.

Benim fikrim ve gönlüm daha çok "bloglamaktan" yanadır.